Neler Yapıyorum – 2

Daha önceden de birkaç kez yazdığım “neler yapıyorum” tarzı yazılarıma bir ekleme daha yapıyorum. Genelde uğraştığım, bulduğum şeyleri random bir sırada paylaşıyorum. Arka arkaya atılmış tweetler gibi de düşünebilirsiniz.

Kisa Rota Bulma Algoritmasi

Bu gunlerdeki en buyuk gundemim Dijksta’nin en kisa rota bulma algoritmasiydi. Medium’daki muhtesem Base CS serisini takip ederek, veri yapilari, agaclar, agaclar icinde BFS ve DFS ve graphlar icinde BFS ve DFS konularini ogrenerek Dijkstra’nin algoritmasina kadar ulastim.

Sandığım kadar zor değilmiş. Öğrendiklerimi işteki takım arkadaşlarıma bir sunum olarak anlattım. Ayrıca yine işte productiondan topladığımız bir otobüs seferleri verisi üzerinde de algoritmayı çalıştırmak epey zevkli oldu.

Teoride kalmayıp productiondan data ile uygulamaya geçince mevzunun sadece algoritmayı öğrenmek ve kodunu yazmaktan ibaret olmadığının da farkına varıyor insan. Gerçek data zorlu, eksik ve kirli. Algoritmanın implementasyonunda istediğiniz gibi çalışmayabiliyor. Üstelik debug etmesi veya çalışıyor gözüktüğü zamanlarda gerçekten doğru sonucu mu veriyor doğrulaması zor.

Vim Modlari ve Ingilizce Klavye

PHP ve Symfony yazarken Vim kullanmayı hiç düşünmedim ancak bir kaç defa Vim modunu editörüme indirip kurmayı denedim. Bu geçmiş denemeler bende pek yer edinemedi.

Yine de ara sıra hızlıca satır sonuna/başına gitmek, alt satıra geçmek, parantezin içini silmek gibi şeylere ihtiyaç duyuyordum. Bir kere daha denemeye karar verdim. Üstelik arkadaşım Ege’nin uzun zamandır söylediği Vim modu için İngilizce klavye kullanmak ve touch typing calismak gerekli önerisiyle klavye turumu de değiştirmeye karar verdim.

Şu anda bu değişikliğin yaklaşık ikinci ayındayım. Klavyede halen epey yavaşım ancak Vim modundan başka bir modda editör kullanmak istemiyorum.

Terminalde vimtutor’i tekrar tekrar calismanin yaninda, gecen aylarda aggregator sitelerde epey paylasilan su videoyu tavsiye ederim. Ingilizce klavyeye alismak ve touch typing pratigi yapmak icinse su site cok faydali.

Gerçi touch typing yapma konusunda hala alışkanlıklarımı kıramadım. Elimi sıklıkla home rowdan kaldırıyorum ve İngilizce klavyeye de geçmenin etkisiyle birkaç saniye ciddi kayboluyorum.

Not: Caps Lock’u escape yapmak 2020’de verdiğim en iyi kararlardan biriydi. Direkt Mac’ın klavye ayarlarından yapabilirsiniz.

Not2: Alt-Q modu diye bir klavye seçeneği var MacOS ve Linux’te. Klavyeyi direkt İngilizce yapmak yerine Türkçe klavyenin Alt-Q versiyonunu seçerseniz Türkçe karakterleri alt tuşuna basarak hızlıca çıkarabilirsiniz. Örneğin alt + s = ş oluyor. Bunu Windows’ta başaramadım.

Rutini Kirmak

Bunu keşfetmek neden bu kadar uzun sürdü bilmiyorum ama sanırım rutinle ilgili dertlerim var.

Nisan 2016’dan beri tam zamanlı işlerde çalışıyorum. Bu işlerin hepsi 9-6 arası masabaşı rutin işler. Dolayısı ile pazartesiden cumaya, bahardan kışa, tüm zamanlarınız aynı. Genellikle aynı masa, aynı bilgisayar, aynı rutin.

Bana biraz sıkıcı geliyor.

İlk işime yürüyerek giderken hep aynı noktada, Selamiçeşme ışıklarda burnum akıyordu. Bu işime gidip gelirken çoğu sabah Borecki önünde park etmiş BMW’yi ve otoparktan çıkan siyah Mercedes’i görüyorum.

Evet epey basit bişi şikayet etmek için ama benim işteki motivasyonumu, mutluluğumu ciddi etkileyen şeyler.

Bu haftalarda işte bilgisayar kullanma düzenimi değiştirdim, klavye ve mouse kullanmaya başladım. Ayrıca işten yeni bir 4k ekran verildi. Yukarıda bahsettiğim gibi Vim ve İngilizce klavyeye geçtim. Ciddi bir miktar değişiklik oldu. Bu da ne yalan söyleyeyim, epey hoşuma gitti.

Bundan sonra değişiklik yaratma fırsatlarını daha fazla kovalayacağım.

Notlar: Eğer pahalı Apple mouse’i yerine sıradan Logitech mouse’i kullanıyorsanız scroll davranışını biraz düzeltmek için Mos adlı uygulamayı kullanabilirsiniz.

Marnie Stern ve Zach Hill

Marnie Stern nereden ne zaman kesfettigimi hatirlamadigim bir kadin. Tipi tam bir soccer mom. Elindeki gitarda shredding yapinca hafif bir sasiriyorsunuz tabii. The Package is Wrapped sarkisini epey bir dinlemistim vaktinde.

Gecenlerde aklima yine bu sarki geldi ve actim. Ancak bu sefer diger sarkilari da dikkatimi cekmeye basladi. The Package is Wrapped’in bulundugu albumdeki (albumun adi cok uzun, yazamayacagim) diger sarkilari daha dikkatli dinlemeye basladim.

Bu gerçekten çok iyi, deneysel bir alternatif albümü. Farklı fikirler, gitarlar, bateriler var. Bazen tempolu, bazen kesik kesik, bazen de kulak tırmalayan şeyler var. Dolayısı ile dinleyeceğiz herşeyden farklı olacağından emin olabilirsiniz.

Albüm sayesinde tanıdığım bir diğer isim ise Zach Hill. Albümün davulları gerçekten sıradışı. Daha önce hiç duymadığım şeyler var. Tam terminolojiye hakim olmadığım için tarif edemiyorum ama Zach Hill gerçekten farklı bir adam.

Dinlemeye daha kolay sindirilebilir The Package iş Wrapped şarkısından başlayabilirsiniz. Ancak benim favorim albümün açılış şarkısı Prime. Yüksek sesle, davullara da dikkat kesilerek dinleyin.

Fleabag

Dizi izlemeye çalışıyorum ama binge watch yapamadığım için 24 bölümlük, 8 sezonluk dizileri bitiremiyorum pek.

Oncelikle su tweetleri gordugum icin ve de Emmy odulu aldigi icin Fleabag‘i denemeye karar verdim.

Aşırı derecede komik olmasının yanında, acayip komple bir şey gibi geldi bana. Ana karakterin iniş çıkışlarını, yaptığı kötülükleri ve iyilikleri, kendisinin bu ikilemler arasında kalışını, bazen vicdan yapmasını bazen hiç sallamamasını size çok iyi yansıtıyor dizi.

Farkı bir insan ve onu anlıyorsunuz. Siz belki onun gibi hareket etmezdiniz ama diziyi izlerken gayet harekete hak veriyorsunuz. Sanırım böyle böyle gelişiyor insan. İyi şeyleri izleyip kendine bir şeyler katarak.