İzmir’e yerleşeli dört ay olmasına rağmen, halen şehri keşfetmiş sayılmam. Bu konuda bir motivasyonum yok. Çoğu zaman saat sabah 10 gibi evde tembelce kahvaltı yapmak, bilgisayarımı kurcalamak, yeni şeyler öğrenmek ve kendi yan projelerimle ilgilenmek daha çekici geliyor. Ancak İstanbul’dan İnan’ın ziyarete gelmesi bu düzeni değiştirdi.
Saygıdeğer dostumun gelişi saat 13.30’u buldu. İzban Salhane durağından eve Mansuroğlu Mahallesi’nde bir yürüyüş yaptık. Açıkçası bu Caddebostan ve Çiftehavuzlar’da yaptığımız ve genelde Cafe London’da biten yürüyüşleri arattı.
İzmir’in pahalı taksilerini deneyimlemek için güne evden Bostanlı’ya taksiyle giderek devam ettik. 37 lira… Daha sonra kahvaltı öğlen yemeği karışımı bir çözüm olarak Kumrucu Ömür’ü denedik. Önceki ziyaretlerimde daha mutlu ayrılmıştım, bu sefer çok sevindirmedi. Neden bilemiyorum. Belki de Kumrucu Şevki’yi denemeliydik.
Bostanlı’ya daha önce gitmiş olmama rağmen etraflıca hiç gezmemiştim. Kumrudan sonra rota Reyhan Pastanesi’ne çevrildi. Alsancak haricinde burada da şubesi varmış. Özellikle 8 liralık çayı uzun zamandır deneyimlemek istiyordum. Gerçekten bu fiyatı hak edecek ne özelliği var, hala çözebilmiş değilim. Ancak bir çaya 8 lira verme deneyimini yaşamak istediğim için tercih ettim. Çayın yanına Vişneli Sükse söyledim. Açıkçası kek gibi bir şey sandığım için çayla beraber iyi gideceğini düşündüm. Cahillik… Baya dondurma gibi bir şey geldi.
Daha sonra kalkacağımızı anlayan bir çift (ya da arkadaşlardı, bilmiyorum) biz paraüstünü beklerken masanın yakınlarında beklemeye başladı. Ben de bir Larry David anı yaşamamak adına masaya buyur ettim. Ancak bu sadece olayın garipliğini artırdı. Daha fena bir Larry David anı yaşandı. Para üstünün gelmesi de uzayınca masada garip garip oturduk. Kibar insanlardı.
Reyhan’dan sonra rota Karşıyaka çarşıya çevrildi. Sabah saygıdeğer konuğumu gezdirmek üzere acaba İzmir’de güzel kitapçı var mıdır diye araştırmış ve Pan Kitabevi hakkında güzel yorumlar görmüştüm. Kesinlikle anlatıldığı kadar varmış. Karşıyaka çarşısının keşmekeşinin içerisinde (Bakırköy çarşısına benzettik ancak hayatımda oraya gidip gitmediğimi bilmiyorum) inanılmaz bir mekan burası. Kitap seçimleri, ambiyansı, çalan müzikler, insanlara yardımcı olmak için raflar arasında birkaç çalışan (genelde İstanbul’daki Remzi ve D&R gibi yerlerde kasa haricinde danışacak biri zor bulunur), bu çalışanların kibarlığı derken ağzım açık kalarak mekanı gezdim. İzmir’i bir tık daha sevdim.
Karşıyaka sonrası ne yapacağımızı bilemediğimizden rotayı Alsancak’a çevirdik. 15 dakikalık bir motor yolculuğu sonrası Alsancak iskelesine vardık ve Kordon’un ortamına girdik. Açıkçası çimlerde yatan gençleri gördüm ve hiç özenmedim. Hatta yaşlandığımı hissettim. Bir yerde güzel bir yemek yedikten sonra eve gidip çay içmek daha çekici bir programmış gibi geldi. Emekli kafası.
Ofisten arkadaşlarla birkaç kez giderek öğrendiğim Charter adlı üçüncü nesil kahvecide iki adet Cortado içerek Socrates dergisini inceledik. Vedat Milor’un “Latte ısmarlama tembelliğine düşmeyin” yazısından sonra farklı deneyimler peşindeyim (gerçi yazının vurguladığı nokta “Latte yerine Cortado için” değildi ama neyse).
Akşam yemeği içinse Pizza Locale ve Venedik mekanları arasında kaldık. Pizza Locale’de sıra vardı ve Venedik de çok fancy kaçtı. Kendimizi iki erkeğin bulacağı yerde, bir kebapçıda bulduk. Pişman değiliz.
Topçu için iyi bir kebapçı diyebilirim. En çok tercih edilen ürün zaten Topçu çöp şiş harikaydı. Yaprak ciğer de güzeldi. Gavurdağı salatası bir hayal kırıklığıydı. Yine de kebapçıda görülen hürmet, sonrasında gelen kötü ama insanın hoşuna giden çay moralleri yüksek tuttu. Ayrıca Urfa’da yavaş yavaş kafası gelen kebabın yanında ayran içme muhabbetinin yeri iyice sağlamlaştı. Normalde kebap yanında kola içmeyince bir eksiklik hissi kaplardı içimi. Bu kesinlikle yaşanmadı. Kendimi garantiye almak için ayranın yanında kola da söyledim ancak gerek kalmadı bile…
O kadar yemeğin üstüne bir soda ihtiyacı hissedilince soluğu evin yanındaki bakkalda aldık. Sodanın yanında dört adet top kek alındı. Sanırım yarın sabah neden top kek aldığımızı sorgulayacağız.
All in all, başarılı bir gündü. İzmir, Kumrucu Ömür, Reyhan Pastanesi, Pan Kitabevi, Karşıyaka – Alsancak motoru gibi kurumlarıyla bize güzel bir gün geçirtti. Kumru ve Reyhan klişeleri tamamlandı. Sanırım yarına boyoz ve bira-midye kalıyor. Bakalım onlar da tamamlanacak mı…
Leave a Reply